Üstelik bu sefer baya yüksek perdeden ırkçılık saçılıyor
etrafa.
Bakın bu ırkçı hezeyanların, eleştiri adı altında ortaya
saçılan saçmalıkların büyük kabul görmesi, desteğinin bol olması onu doğru,
adil, ne bileyim hakkaniyetli yapmaz, hele ki pespaye ırkçılık barındırıyorsa, o ırkçılığı
hiç bir şekilde temize çekmez, bunu bir bilin önce.
Linç kültürü tam da bundan
beslenir.
Hitler Almanyası'na bakın, tüm ülke arkasındaydı adamın, bu
Nazizm'i doğru yapar mı? O yüzden önce o güruh halinde ırkçılığa teslim
olmadan, Suriyeliler konusunda aklı selim yaklaşım gösterenleri bir linç etmeyi
bırakalım.
Üstelik bu lince tuzlukla koşanlar, aktrollerin yaptığı linçlerden
her fırsatta şikayet eden kesim.
Neyse, devam edelim, Türkiye'nin 1951 yılında Cenevre'de imzalanan
mülteciler sözleşmesine coğrafi şart koyduğunu ve bugüne kadar da o imzasının
arkasında durduğunu biliyor musunuz mesela? Coğrafi şartın kapsamı da şu,
Avrupa Konseyi üyesi ülkelerden gelen sığınmacıları mülteci kabul ederiz, başka
bir yerden geleni mülteci kabul etmeyiz.
Avrupa'dan hangi sığınmacı sana gelecek kuzum? Yani demişiz
ki “Biz kimseyi mülteci kabul etmiyoruz. Sığınmacı olsunlar...”
Çünkü sığınmacı olunca, sığınanın üzerinde nerdeyse
sınırsız tasarruf hakkın olur, ancak bu
insanlar mülteci olursa hakları uluslararası yasalarla tanzim edilir.
Bunu istememiş senin devletin...
Önce bunu bir bil, sorunun kaynağını bir önce doğru gör...
Önce bunu bir bil, sorunun kaynağını bir önce doğru gör...
Dün
Binali Yıldırım, Ekrem İmamoğlu ile buluşmasında Suriyeli sığınmacılar için "geçici koruma statüsüne sahipler" dedi ve ekledi, suç işlerlerse, huzursuzluk yaratırlarsa hop
sınır dışı edeceklermiş.
Suriye’den bu insanlar ölümden kaçmış, sen burda
keyfini kaçırdı diye sınır dışı etmekten bahsedebiliyorsun mesela. Mülteci
statüsü bu yüzden önemli, öyle kafana göre hareket etmeyesin, insanları ölüme
sürmesinler diye bu sözleşme hazırlanmış. Aynı zamanda belli hakları olsun ki,
çalışabilsinler, çocukları eğitim alabilsin demişler. Sömürülmesinler, yaşamak
için suça bulaşmak zorunda kalmasınlar, çocukları işçi, kızları kadınları üç
kuruşa alınıp satılan mal olmasınlar diye mülteci sözleşmesi derlenmiş. Senin ülken
ise bunu fiilen boşa çıkaracak bir şekilde şart koyarak imzalamış.
Sonra ortalık Çarşamba pazarına dönünce kabahatı ülkene değil bu insanlara bulmak en hafif tabiriyle ayıp…
Sonra ortalık Çarşamba pazarına dönünce kabahatı ülkene değil bu insanlara bulmak en hafif tabiriyle ayıp…
Suriye konusuna dönersek yine, adamların ülkesinin bu halde
olmasının en temel sebeplerinden biri senin ülkenin hasmane tutumu farkında
mısın? Sen adamların ülkesinin ağzına et, üç gün sonra Emevi Camisi'nde namaz
kılarım diye plan yap, ÖSO diye elin sünni şeriatçı, kafa kesen çetelerini
İstanbul'da konferans adı altında organize et, insanların memleketlerini yangın
yerine çevir, canını kurtarmak için kaçıp senin ülkene gelenleri de mülteci
olarak kabul etme, Avrupa'nın “bende mülteci olmasınlar, sığınmacı olarak
Türkiye'de kalsınlar” diye verdiği rüşveti senin devletin cebine indirsin,
sonra sokakta, sahilde, mahallede sersefil yaşayan, senin ülkenin
işverenlerinin, esnafının ucuz işgücü olarak kullandığı, sigortasız, karın
tokluğuna çalıştırdığı çocuklara, gençlere, insanlara, hayata tutunmaya
çalışanlara en pespaye telden, en pis ırkçı argümanlarla saldır.
Yok öyle yağma be kardeş, öyle bi dünya yok, kusura bakma…
Üstelik bunu yaparken savaştan kaçana gidip savaş diyecek
kadar izan yoksunu ol.
Benim mehmedim ölürken o nargile içiyormuş, senin Mehmed'in
orda ne arıyor, senin Mehmed'in niye ölüyor sorgulama, ama savaşı, ölümü bu
insanlara layık gör.
Mehmedin ölmesin, savaştan kaçmış bu insanlar ölsün öyle mi?
Aylan bebek Ege Denizi’nde ölürken ahlanan vahlanan bu ülkenin insanları, bugün
hep bir ağızdan neredeyse o Aylan bebekleri haşerat olarak görür oldu.
Haber dilindeki ırkçılık
Şimdi çıkacaktır birileri, ama şunu yapmışlar, ama bunu
yapmışlar, bir soru sorayım o halde. Bir tecavüz vakası olduğunda falanca erkek
falanca kadına tecavüz etti diye haber okurken, erkeği milliyetinden bağımsız
lanetlersin de, o haberdeki erkeğin milliyeti Suriyeli olunca niye Suriyelilere
bunu genellersin?
Haberde tecavüzcü erkeğin milliyetinin özellikle belirtilmiş olmasının
bir şeye hizmet ettiğini niye düşünmezsin? "13 yaşındaki Suriyeli kızı satın
alarak kendine eş yapan Türk" diye haber okuyamazsın mesela.
Orda “Türk” belirtilmez.
Ya da Suriyeli kadına tecavüz edip bebeğiyle beraber kafasını ezen “Türk” erkekler haberini de okuyamazsın. Suriyeli kadına tecavüz ederek çocuğunu katlettiler diye okursun haberi. Kim katletmiş, kim tecavüz etmiş, hiç bilmediğimiz gibi milliyetine de nedense hiç girilmez o haberde.
Çünkü suçu birey işler, milliyeti değil.
İşte dildeki, gazetelerdeki, haberdeki ırkçılık böyle beslenir, desteklenir.
Orda “Türk” belirtilmez.
Ya da Suriyeli kadına tecavüz edip bebeğiyle beraber kafasını ezen “Türk” erkekler haberini de okuyamazsın. Suriyeli kadına tecavüz ederek çocuğunu katlettiler diye okursun haberi. Kim katletmiş, kim tecavüz etmiş, hiç bilmediğimiz gibi milliyetine de nedense hiç girilmez o haberde.
Çünkü suçu birey işler, milliyeti değil.
İşte dildeki, gazetelerdeki, haberdeki ırkçılık böyle beslenir, desteklenir.
Sahillerimiz önceden biraz Miami, biraz Nice gibiydi değil mi?
Sahillerimizde, halk plajlarımızda magandalar dizi dizi sıralanıp bikinili kızları gözleriyle taciz ederken mesela, hiç Suriyeli yoktu bizim memleketimizde. Turist kadınların ırzına geçerken de yoktu Suriyeliler. Hepsini bu toprakların erkekleri yaptı. Misal yurtlarda çocukların ırzlarına geçenler de Suriyeliler değil, öz be öz bu toprakların insanları, bizim milliyetimizin insanları, Türkler.
Sahillerimizde, halk plajlarımızda magandalar dizi dizi sıralanıp bikinili kızları gözleriyle taciz ederken mesela, hiç Suriyeli yoktu bizim memleketimizde. Turist kadınların ırzına geçerken de yoktu Suriyeliler. Hepsini bu toprakların erkekleri yaptı. Misal yurtlarda çocukların ırzlarına geçenler de Suriyeliler değil, öz be öz bu toprakların insanları, bizim milliyetimizin insanları, Türkler.
Peki bu haberleri böyle mi okuyoruz, böyle mi yazılıyor?
Hayır tabi ki, niye “4 Türk genci 3 Alman turist kadına
tecavüz etti” diye yazmayız, çünkü Türkleri rencide eder bu. Hem 4 pisliğin
yaptığını tüm Türklere mi mal edelim? Etmeyelim tabi… Suriyelilere gelince niye
bu işlemiyor?
Irkçılık zurnası tam da burada zırt diyor işte…
Sözün özü, elbette ki Suriye’de düzgün bir yapı tesis
edildiğinde, güvenli bir ülke haline geldiğinde, oraya gittiğinde hangi grubun
militanları kafamızı kesecek acaba endişesi kalmadığında bu insanların geri
dönmesi için çalışmalar yapılabilir, yapılmalıdır da. İnsanlar teşvik edilir,
dönüş için imkanlar sağlanır. Ama bu ülkede yaşamaya karar verenlere de bu
ülkede yaşamak için asgari şartlar oluşturulur, o entegrasyon için çalışmalar
yapılır. Çocuklarına eğitim verilir, bizim kültürümüzün dinamikleri öğretilir,
kentte yaşacaklara kentlilik, köyde yaşayacaklara atıyorum tarım, çiftçilikle
beraber bu toplumun kültürüne adapte olmalarını sağlayacak çalışmalar yapılır. Özellikle
de çocuklarına bu ülkenin dilleri öncelikle öğretilir. Bunları yaparak, bu
soruna bu şekilde yaklaşarak bu sorunu çözersin. Hayatındaki her sıkıntıyı Suriyelilere
fatura etmeden yaşamasını da bilmek gerek, başka yolu yok bunun…
Aşağıda mülteciler sözleşmesinin arka planı ile Suriyeliler
hakkında bilinen yanlışların sıralandığı linkler paylaşıyorum. Belki okursunuz.
Buraya kadar okuyanlardan ümitliyim zaten, teşekkür ederim….
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder