Yerel seçimler bitti, İstanbul ve Ankara başta olmak üzeri bir çok il AKP'den CHP'ye geçti. Gelelim HDP ile batı illerindeki aklı
selim CHP'liler, sol sosyalist kesimler arasındaki ilişkinin tahliline.
Bakın bu ilişki çok değerli, önce
onu belirteyim. Çok da büyük anlamı var. Her iki kesim için, barış için,
ülkenin selameti için. HDP’nin Türkiye partisi olma serüveni ile Selahattin
Demirtaş’ın yükselişi aynı döneme denk gelir. Demirtaş’ın her kesimden gördüğü
destek ve kabul, HDP’yi bir bölge partisi, etnik temele dayanan parti algısını
bir nebze kırabildi. Bunda Selahattin Demirtaş’ın profili, karizması,
söylemleri, duruşu, hatta türkü söyleyişi, saz çalması, “seni başkan
yaptırmayacağız” ısrarı, akıllı ve doğru politik tutumu ve sıcak yaklaşımının
da büyük etkisi var.
Kürt ulusal hareketinin yüzde 5-6
bandında, hadi biraz daha arttıralım, yüzde 7 bandında olan oyunun yüzde 12’lere
13’lere tırmanmasında bu Türkiyelilik, sol söylem, kardeşlik vurgusu da çok
etkili oldu. Meclise girerken batı illerinden alınan bu oylar ekseriyetle CHP’nin
basiretsiz politikalarından yılmış kesimlerden, sol sosyalist kesimlerden ve
tabi ki HDP’nin mecliste olmasının AKP’yi geriletmede bir argüman olacağına
inanan stratejik olarak oy veren yine ekseriyetle daha önce CHP’ye oy vermiş
kesimlerden geldi.
Bunlara “emanet oy” lafı da oradan
çıkıyordu zaten.
Sonrasını biliyorsunuz, AKP
kendisini iktidardan etme durumuna gelen bu HDP faktörü karşısında barış süreci
denen ancak kandırmacadan ibaret olan süreci bitirdi, masayı devirdi, savaş
diline ve tutumuna geri döndü, HDP’nin bu rol çalmasından, bana göre, rahatsız olan PKK’nin da devletin bu savaş tutumuna balıklama daldığını söylemek sanırım yanlış olmaz. Hendek siyaseti ve o illerde, ilçelerde yaşananlar malumunuz...
Bu süreçte meclise getirilen yasa
önerisi ile Kılıçdaroğlu’nun “anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz” diyerek
dokunulmazlıkları kaldırmasının sonucu onlarca HDP’li vekil, başta Selahattin
Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere, içeri atıldı. HDP’nin aldığı tüm
belediyelere kayyum atandı. Üyeleri tutuklandı, hendek operasyonları ile kentlerin, ilçelerin fiziki ve demografik yapıları
dahi değişti. (Bakınız bu seçimde Şırnak sonuçları)
Şimdi bu atmosferde gidilen
seçimlerde HDP’nin “kayumları geri alacağız, batıda da AKP karşıtı en güçlü
adayı destekleyerek AKP’yi gerileteceğiz” taktiği de büyük oranda kabul
gördüğünü söylememiz gerekiyor.
Başta İstanbul olmak üzere bir
çok il ve ilçede HDP oylarının büyük oranda CHP adaylarına aktığı da görülüyor.
Bunu şu şekilde
değerlendirebiliriz, nasıl ki batılı aklı selimler HDP’nin mecliste olması
gerektiğini düşünerek, ister bu fikirle, ister stratejik olarak AKP’nin
geriletilmesi adına, HDP’ye oy verdiyse, bu seferde HDP seçmeni aynı strateji
ile batılı seçmene iade-i ziyarette bulundu denebilir.
“Sen bana omuz verdin, beni
meclise taşıdın, ben de sana omuz veriyorum, belediyeleri sana kazandırıyorum”
dedi kısacası HDP’li.
Bu ilişki çok değerli arkadaşlar,
tekrar belirteyim. Eğer bu ülkede bu kan duracaksa, bu ülkede barış, demokrasi,
bir arada yaşama geliştirilecekse, batı ile doğunun, kürt ile türkün HDP
bünyesinde seçim zamanları vücut bulan bu dayanışması ile geliştirilecek.
Umuyorum ve diliyorum ki CHP bu
oy geçişlerini iyi okur, oyunun kurallarını AKP’nin belirlemesine müsaade etmez
ve HDP ile doğru bir ilişki kurabilir.
Şimdi AKP tekrardan HDP üzerine
gidecek, belediyelerine kayyumlar atayacak. Bu süreçte HDP’nin sesine batı
illerinden sesler katılmazsa, CHP o kayyumlara karşı bir söz söylemez, seçilmiş
meşru başkanlara bir destek vermezse tabandaki bu dayanışmaya yazık etmiş olur.
Velhasıl martın sonu bahar, o
baharın müjdecisi Selahattin Demirtaş oldu diyebiliriz çok rahatlıkla…