1 Nisan 2019 Pazartesi

"Sen bana meclisi getirdin, ben sana belediyeleri verdim"





Yerel seçimler bitti, İstanbul ve Ankara başta olmak üzeri bir çok il AKP'den CHP'ye geçti. Gelelim HDP ile batı illerindeki aklı selim CHP'liler, sol sosyalist kesimler arasındaki ilişkinin tahliline.
Bakın bu ilişki çok değerli, önce onu belirteyim. Çok da büyük anlamı var. Her iki kesim için, barış için, ülkenin selameti için. HDP’nin Türkiye partisi olma serüveni ile Selahattin Demirtaş’ın yükselişi aynı döneme denk gelir. Demirtaş’ın her kesimden gördüğü destek ve kabul, HDP’yi bir bölge partisi, etnik temele dayanan parti algısını bir nebze kırabildi. Bunda Selahattin Demirtaş’ın profili, karizması, söylemleri, duruşu, hatta türkü söyleyişi, saz çalması, “seni başkan yaptırmayacağız” ısrarı, akıllı ve doğru politik tutumu ve sıcak yaklaşımının da büyük etkisi var.
Kürt ulusal hareketinin yüzde 5-6 bandında, hadi biraz daha arttıralım, yüzde 7 bandında olan oyunun yüzde 12’lere 13’lere tırmanmasında bu Türkiyelilik, sol söylem, kardeşlik vurgusu da çok etkili oldu. Meclise girerken batı illerinden alınan bu oylar ekseriyetle CHP’nin basiretsiz politikalarından yılmış kesimlerden, sol sosyalist kesimlerden ve tabi ki HDP’nin mecliste olmasının AKP’yi geriletmede bir argüman olacağına inanan stratejik olarak oy veren yine ekseriyetle daha önce CHP’ye oy vermiş kesimlerden geldi.
Bunlara “emanet oy” lafı da oradan çıkıyordu zaten.
Sonrasını biliyorsunuz, AKP kendisini iktidardan etme durumuna gelen bu HDP faktörü karşısında barış süreci denen ancak kandırmacadan ibaret olan süreci bitirdi, masayı devirdi, savaş diline ve tutumuna geri döndü, HDP’nin bu rol çalmasından, bana göre, rahatsız olan PKK’nin da devletin bu savaş tutumuna balıklama daldığını söylemek sanırım yanlış olmaz. Hendek siyaseti ve o illerde, ilçelerde yaşananlar malumunuz...
Bu süreçte meclise getirilen yasa önerisi ile Kılıçdaroğlu’nun “anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz” diyerek dokunulmazlıkları kaldırmasının sonucu onlarca HDP’li vekil, başta Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere, içeri atıldı. HDP’nin aldığı tüm belediyelere kayyum atandı. Üyeleri tutuklandı, hendek operasyonları ile kentlerin, ilçelerin fiziki ve demografik yapıları dahi değişti. (Bakınız bu seçimde Şırnak sonuçları)

Şimdi bu atmosferde gidilen seçimlerde HDP’nin “kayumları geri alacağız, batıda da AKP karşıtı en güçlü adayı destekleyerek AKP’yi gerileteceğiz” taktiği de büyük oranda kabul gördüğünü söylememiz gerekiyor.
Başta İstanbul olmak üzere bir çok il ve ilçede HDP oylarının büyük oranda CHP adaylarına aktığı da görülüyor.
Bunu şu şekilde değerlendirebiliriz, nasıl ki batılı aklı selimler HDP’nin mecliste olması gerektiğini düşünerek, ister bu fikirle, ister stratejik olarak AKP’nin geriletilmesi adına, HDP’ye oy verdiyse, bu seferde HDP seçmeni aynı strateji ile batılı seçmene iade-i ziyarette bulundu denebilir.
“Sen bana omuz verdin, beni meclise taşıdın, ben de sana omuz veriyorum, belediyeleri sana kazandırıyorum” dedi kısacası HDP’li.
Bu ilişki çok değerli arkadaşlar, tekrar belirteyim. Eğer bu ülkede bu kan duracaksa, bu ülkede barış, demokrasi, bir arada yaşama geliştirilecekse, batı ile doğunun, kürt ile türkün HDP bünyesinde seçim zamanları vücut bulan bu dayanışması ile geliştirilecek.
Umuyorum ve diliyorum ki CHP bu oy geçişlerini iyi okur, oyunun kurallarını AKP’nin belirlemesine müsaade etmez ve HDP ile doğru bir ilişki kurabilir.
Şimdi AKP tekrardan HDP üzerine gidecek, belediyelerine kayyumlar atayacak. Bu süreçte HDP’nin sesine batı illerinden sesler katılmazsa, CHP o kayyumlara karşı bir söz söylemez, seçilmiş meşru başkanlara bir destek vermezse tabandaki bu dayanışmaya yazık etmiş olur.
Velhasıl martın sonu bahar, o baharın müjdecisi Selahattin Demirtaş oldu diyebiliriz çok rahatlıkla…